30 Ağustos 2014 Cumartesi

İnstagramdan karışık-2

Benıim sevgili Rilakkumalı fosforlu cevriyelerim... En sevdiklerim... Mis gibi kokuyolar yazarken... Sakız gibi, kokulu silgi gibi... 


                             
Bir ara Kpss ye çalışırken bile vazgeçemediğim şey kitap okumak...      


Merak edip aldığım ama hüsrana uğradığım, sürüklemeyen bir türlü gitmeyen kitap... Bitirmek için çok çaba sarfettim...


 Cupkek çakması tuzlu brunch atıştırmacası...


Olmazsa olmazlarımdı... Taa diyete başlayana kadar...:)


Ben yağmuru sadece anaokulunda öğrencilerimin elinden ve İstanbul'da severim...

Yazmak..her daim yazmak iyi geliyor. Yine öyle bir günden...


İstanbul'un iki yakasına özgü sevdiğim iki şey sırtıma dayadığım yastıklarımda...

26 Ağustos 2014 Salı

İnstagramdan karışık-1

İnstagramı yaklaşık iki senedir kullanıyorum. Ama bloğumu yeni açtım. Bu şekilde sık sık instagramda paylaştıklarımdan oluşan postlar yayınlamayı düşünüyorum.. Bu kez son fotoğraflar değil karışık ortaya yapıcam.. Öncekilerden yani.. İnstagram hesabım sym_gl. Beklerim... 

Ablamların kedisi Sakız..!

Üniversiteden canım arkadaşlarım Bengü ve Berna

Promosyon ürünlerini severim!

Zebra Sarasa Kalemlerimin bir kısmı...

Tek başıma yaptığım kahvaltı ve yemeklerimden birkaçı...



  Eşimin adını yaptırmasam olmazdı...:)

Kıştan kalanlar...

 
Ve parmak kuklalarım...
Okul Öncesi öğretmeni olduğumu söylemiştim değil mi:)
 İsimleri bile var. Morlu Şeyma yani ben, kırmızılı Günseli, ortadaki de Şükrü olsun. Üçü birarada gibiyiz...:)

24 Ağustos 2014 Pazar

Madame Coco'daki Müthiş İndirim Kaçmaz...


Bu seferki biraz daha büyük bir alışveriş oldu. İkea'dan sonra Madame Coco da evimize sık girmeye başladı. İndirimleri ve ürünlerine bakıp almadan geçemiyor insan. 
Lastikli penye çarşaf almaya diye gittim bir sürü şey aldım :) Meğer bu hafta tüm ürünlerde %50+%20 indirim varmış. 
Ben mağazada dolanırken, spordan çıkan eşim de yanıma geldi. Alışverişi seven bir kocam var ve ben birşey bakarken asla oturup bir kenarda beklemez. Şundan da alalım bundan da alalım diye kucaklarımızı doldurduk:) Bu ay hiç birşey almayacağız birbirimize söz vermişken kendimizi yine alışverişte bulduk..



Önce bu pudra pembesi kombini yaptım. 
Pikenin üzerindeki Madame Coco yazan kutudaki işte almak için gittiğim penye lastikli çarşaf. 16.90 TL. 
Onun yanındaki kurdaleli de lastikli çarşaf ama penye değil normal nevresim kumaşı. 39.96 TL.  
Onun yanındaki iki küçük paket yastık kılıfları. 5.16 TL.
 Hepsi ayrı ayrı satılıyordu ama ben takım olarak oluşturdum. 
 Terlikleri de banyo sonrası terliği yapacağım havlu gibi çok yumuşak. 12.91 TL.


Sonra pikeler üçe çıktı.. Pikeler daha önce indirime girmişti ama ben annemlerin yanında memlekette olduğumdan alamamıştım.. Bu sefer iyi denk geldi.. Fiyatları (çift kişilik) 30 TL. Pembe ve yeşil, kombinleriyle bizim olacak, maviyi de misafire kullanmayı düşünüyorum... 


Yeşil pikeyi de böyle kombinledim. Yine ayrı satılan parçalardan..
 Çiçekli çarşaf (çift kişilik) 42. 91 TL. Pikeyle rengi çok uydu. Çok romantik country tarzı oldu toz pembe de yeşil de...  Yastık kılıflarını da en uyan renkten seçerek bir takım daha yapmış oldum.

Aldığım yastık kılıflarına bir çift de beyaz ekledim. Onları kılıfların altına astar olarak kullanıyorum. Yastık koruyucu gibi. 

İki tane de slikonize yastık aldık. Fazladan yastık almamız gerekiyordu zaten. 9.90 TL ye düşmüşler hem de. 

Bu da banyo paspas takımı. Klozet önü ve büyük paspası var. 2'li takım. 64.90 TL. 
Bu da pudra bembesi takımın serilmiş hali. Pike pek belli olmuyor ama..
iŞTE BÖYLE... HOŞÇAKALIN...







22 Ağustos 2014 Cuma

Kanaviçe..!!! En Yeni Hobilerimden Biri

Geçen ay bayramda Bursa'ya annemlere gittiğimde ablamdan ilham alarak, daha öncesinde de aklımdan geçirdiğim kanaviçe yapmaya başladım.. Orada kaldığım iki hafta süresince küçük denemeler yaptım.. İstanbul'a geldiğimden beridir elime almıyordum. Son bir iki gündür tekrar sardı bende kanaviçe aşkı. Biraz amatörce oluyor ama olsun daha bunlar başlangıç. 

                           

Dün gece izleyemediğim Bir Erkek Bir Kadın'ın final bölümünü de açtım ve en son başladığım kanaviçe motiflerime devam ettim. Aslında bir kaç tane yabancı dizi takip ediyorum bu aralar ama kanaviçe yaparken alt yazı okuyamayacağımdan dolayı da açtım bu diziyi daha çok. Ama çok severim. Tekrarlarını bile izlerim denk geldiği zaman..



Bir ara kalktım ve malum çok sıcak olduğundan ve içtiğim şeftali suyu çok tatlı geldiğinden bir bardak su aldım ve  komik bir tesadüf yaşadım dizideki Demet Evgar yani dizideki rolüyle ''Zeynep'' aynı bardaktan su içiyor. Bana arkadaşım Günseli almıştı bu yeşil bardak takımını. Öyle Zeyneple karşılıklı aynı yeşil bardaktan sularımızı içtik hehe:)
Gerçi fotoğrafta tam olarak belli olmamış ama...



İşte bunlar da benim biraz amatör minik hatalarla dolu yamuk yumuk kanaviçe kalplerim. Üç kalp de birbirinden alakasız oldu. Bunu nasıl başardım bilmiyorum. Oysaki üçü de aynı örnekten..:) Alttaki kelebek de biraz örnekten biraz benim doğaçlamamla oldu. Onun da sanki bir kanadı yırtılmış gibi:(  Şu an bu motiflerin kenarlarına çerçeve yapıyorum. Bu iki etamini ince uzun kestim ve en sonunda ne yapacağıma karar verdim. Kese yapmayı düşündüm ama telefon kılıfı olarak kullanacağım. Bir tarafı kalpli diğer tarafı kelebekli...  


İşte böyle. Kanaviçeden yeni telefon kılıfımı da tamamladığımda mutlaka burada paylaşacağım. Çok iyi dinlendirici ve eğlendirici birşey. Pinterestte öyle güzel örnekleri var ki insan bakmaya doyamıyor ve hemen başlayası geliyor zaten. Hatta youtube'da nasıl yapılacağına dair videolar bile var. Tavsiye ederim. Haaaaydi Bana kolay gelsin o zaman...  




16 Ağustos 2014 Cumartesi

Minik bir Madame Coco alışverişi.!


Geçen seferki pike indiriminden sonra bu haftanın Madame Coco indirimini kaçırmak olmazdı.. Hem bu seferki ürünü çok ama çok beğendim. Pike bornoz veya sabahlık. Hem de 90 tl yerine sadece 25 tl. Bir modeli kapüşonlu idi ben kapüşonsuz ve yandan bağlamalı modelini aldım. Bir de yanında duş jeli aldım.




Bornoz-sabahlığın modeli bu şekilde. Çok uzun değil, benim  hafif diz altıma geldi. Bedenler s-m ve l-xl şeklinde iki seçenekli. Kol ve yaka kenarları dantelli. Yalnız nostaljik bi havası var özellikle bu modelin. Karpuz kolları  falan. Giyince kendini eski Türk sinamasında kocasına kahvaltı hazırlayan Hülya Koçyiğit gibi hissediyorsun:)) 


Duş jeli aldım bir de. Bu haftanın kampanyalı ürünü değildi ama yine de indirimdeydi. 7.5 tl sadece. Lavanta kokulusundan aldım, şişesi ve kokusu çok romantik...



Madame Coco'dan çıkınca karşımıza çıkan çiğköfte standında oturup biraz dinlenerek bi süredir merak ettiğim içecek olan Niğde gazozunu ve özlediğim ve çok sevdiğim şey olan çiğköfte dürümü de mideye indirdim..:)



15 Ağustos 2014 Cuma

Doksanlar Tadındaki Yeni İçeceğim.!


                   
       Bugün markette alışveriş yaparken değişik bir içeceğe rast geldim... DİMES'ten HASBAHÇE. Kırmızı renkli oluşu ve içinde karanfil ile tarçın oluşu dikkatimi çekti ve hemen bir tane attım alışveriş arabasına... 

       Küçükken, yani doksanlarda bebekler doğduğu zaman lohusa şerbeti yapılırdı ya hani misafirlere, işte ona benzettim... Çok severdim o zaman. Sıcak içilirdi ama o. Uzun zaman oldu lohusa şerbeti içmeyeli. o da mis gibi karanfil kokardı ve rengi de aynen böyleydi. 


         Bu arada şurup demişken Ramazanlarda satılan Osmanlı şurubundan mı acaba bu? Umarım tadı güzeldir ve lohusa şerbetine benziyodur diye eve geldiğimiz gibi denedim. Karanfil olduğu için benziyordu.. Tam aynısı sayılmazdı çünkü bunda tarçın kokusu baya baskın ve soğuk içilen bir içecek sonuçta.
 Ama yine de beğendim, tarçın ve karanfili severim.
 Eşim de beğendi.. 
Bir daha alır mıyım? Tabiki... 
Tavsiye eder miyim? Evet...


12 Ağustos 2014 Salı

Rahmi Koç Müzesinde Güzel Bir Gün...


   Az ama öz görüşebildiğimiz 11 yıllık dostum GÜNSELİ ile seçim gününü görüşme günü ilan edip buluştuk... Nereye gitsek nerede otursak derken Günseli RAHMİ KOÇ MÜZESİ' ne gidelim mi dedi.. Benim için şahane bi fikirdi...  Daha önce görmediğim bir yerdi. 

Burası İstanbul'un Avrupa yakasında BEYOĞLU'na bağlı HASKÖY semtinde HALİÇ kıyısında geniş bir alana kurulmuş güzel bir yer.  Hem etrafıma bakmaktan hem de Günseli ile sohbet etmekten (ki biz görüştüğümüz zamana anlatacak çok şey biriktiririz) çok fazla fotoğraf çekemedim. Umarım bundan sonraki gelişimde eşim de olur ve fotoğraf makinemiz de olur, çünkü bana zor geldiği için o kocaman makineyi taşıma görevini eşime bırakıyorum:)

Önce girişten biletlerimizi aldık ve iç tarafı gezdik. Çok güzel nostaljik arabalar vardı. Çok etkileyiciydiler... 



       Bu mint yeşili (ya da açık mavi) otomobil belki tanıdık gelebilir.. 
HARRY  POTTER  Sırlar Odası filmindeki uçan arabanın tıpatıp benzeri. Hemen yanındaki ekranda filmin görüntüleri gösteriliyor hatta. Keşke gerçeği  olsaydı...    

   
      Otomobillere iç geçirerek bakarken ve keşke binebilsek, fotoğraf çekinebilsek diye düşünürken ben, meğer benim gibi düşünenler için bir tanesini daha da yakından inceleyip binebilmemiz ve fotoğraf çekinebilmemiz için dışarıya koymuşlar. Çok sevindim tabii..



Bu fotoğrafın çekilme hikayesi biraz komik oldu.. Çünkü ikimiz de oturup etrafımızda bizi çekecek birine bakınırken üzerimize üzerimize bir grup Arap yaklaşmaya başladı. Hepsi de erkek. Gülümseyerek ve bize bakarak yaklaştılar, yanımıza kadar geldiler. Konuşmaya başladılar kendi aralarındaydı ama sanki bizimle gibiydi. Muhtemelen onlar da aracın yanında fotoğraf çekmek için geldiler ama yine de tırstık:) Hayır yani Arap oldukları için değil ama tanımadığımız bir grup adam gülümseyerek yanımıza kadar geliyo ve etrafımızı sarıyo sonuçta hem komik hem ilginç. Neyse sonra ben yanımda durana bizi çeker misin dedim.. Demeye çalıştım çünkü acaba İngilizce mi söylesem, Türkçe söylesem anlarlar mı, arapça fotoğraf ne demek acaba diye bi bocalama yaşayaraktan derdimi anlatmış bulundum ve fotoğrafımız tamamdı.! Fotoğraf çekinirken yanımızdan, arabanın etrafından çekildiler neyse ki:) Bu arada yanımdaki fıstık yukarıda bahsettiğim arkadaşım Günseli. Ben de direksiyona ne kadar uzak kalmışım yaa:)



Dışarıda eski bir de uçak vardı. İçine girebiliyorsunuz. Merdivenlerinden manzara çok güzel görünüyordu. Yukarıdaki sadece bir kısmı...



İstiklalde hep yapmak istemişimdir tramvayın demirlerine koşarak tutunup gitmeyi... Buradaki sabit duran tramvayda -mış gibi yapmak nasip oldu:)





Heralde en çok vakit geçirdiğim kısım atların, faytonların olduğu kısım oldu. Eskiden rahmetli dedemin de atı vardı. Çocukluğumu hatırlatır atlar bana ve ailece de çok sevdiğimizden yanlarından ayrılamadım. 



Girişte aldığınız biletle bir de küçük bir tren turu hakkı da kazanıyorsunuz. Denizaltına binmek için ek ücret vermek gerekiyor. Tren kendisi gibi küçük sevimli bir HASKÖY-SÜTLÜCE istasyonundan kalkıyor ve yeşillikler arasındaki raylardan etrafı seyrederek gidiyorsunuz...



 Dışarıda bir de oturup birşeyler yemek-içmek için deniz üzerinde, kafeterya olarak kullanılan vapurlar var. Biz de oturup çay içelim dedik. Kurabiyeleri ve tostları taze ve güzeldi. Çay da aynı şekilde. Bir de vapurun içinde küçük bir nostaljik oyuncak müzesi vardı. Burayı görünce Sunay Akın'ın oyuncak müzesi geldi aklıma, objeler ve oyuncaklar oradakilere benziyordu. Benim ilgimi en çok yukarıda da görünen nostaljik minik oyuncaklarla dolu raflar çekti... Keşke hepsi benim olsa...

Müzede daha bahsetmediğim fotoğrafını çekemediğim o kadar çok şey var ki... Mutlaka gidip görülesi bir yer.. Bu arada biz de mekan değişikliği yapalım dedik ve konuşurken bahsettiğimiz mıhlama yeme ve FASULİ'ye gitme fikrini gerçekleştirelim dedik.. Oradan çıkıp atladık bir taksiye. 



Burası Fatih'te Karadeniz Mutfağına sahip 'FASULİ' adında meşhur bir yer. Adından da anlaşılacağı gibi Karadenize özgü kuru fasulyesiyle ünlü. Ama biz ilk defa deneyeceğimiz 'mıhlama' yemeğe gittik.  Fasulyesinden de yememek olmazdı. Ondan da denedik. Mıhlama da fena değildi ama sanırım fasulyesini daha çok beğendik. Dedikleri kadar varmış..  
Müzedeki vapurda o kurabiyeleri ve tostu mideye indirmeseydik, yani buraya çok aç gelseydik masayı daha bi donatırdık.. Şahsen benim menüdeki taze fasulye turşusuyla tatlılarda gözüm kalmadı değil..:)
İşte böyle güzel bir gündü benim için... 
HOŞÇAKALIN...











7 Ağustos 2014 Perşembe

Kimdir? Nedir? Tanışalım...


  Ben kim miyim? Ben Şeyma GÜL AYDIN. Okul Öncesi Öğretmeni, bir yıllık evli, eski bloggerlardan, İstanbul'da yaşayan, çok gülen çok ağlayan ama yaşamayı seven, içinde her yaşta insan ama en çok da çocuk barındıran, eşini, ailesini, kendisini seven  daha nicesi... neyse biraz da resimler konuşsun...




10 yıldır sevgilim aynı zamanda 1 yıldır Eşim! Fotoğraflar onun benim için geçtiğimiz 14 Şubat'ta yaptırdığı, fotolarımızdan oluşan 2014 takviminden... Alttaki malum düğün fotosu, İzmir Asansör'de çekildi. Üstteki de geçtiğimiz yıl Caddebostan sahilindeki Red Bull Uçuş Festivalinden bir kare.. çok severim bu resmi...


Bunlar da Okul Öncesi öğretmenliği okuyanlar bilir.. Rengarenk, hareketli, çocuklaştığım, çok eğlendiğim derslerimden ve stajımdan birer kare...

          Kitapları ve Filmleri çok severim... 
Özellikle eşimle sinemada 3D ve daha çok boyutlu filmleri izlemeyi çok severim...

Küçük sevimli ilginç çizgifilm kahramanı, oyuncak veya anahtırlıklar ve küçük objeler hayatımda hep vardır. Bazen koleksiyon tadında çoğalırlar.. Bu da onlardan bazılarından bir kare.. Sanırım artık sıra momiji ve fuchiko'lara geldi..

Tam bir kırtasiye manyağıyım... Kırtasiye sevgim daha küçük yaşlardan beridir var. Bazen bir avm ye filan gittiğimde mağazalardan önce kırtasiyeye girerim.. Şöyle de diyebilirim en çok kırtasiye ürünü hediye verildiğinde seviniyorum... bir defter bir kalem beni çocuklar gibi mutlu etmeye yeter. Evde binlerce kalemim vesairem vardır... Hala da bıkmam, bazen kendimi frenlemeye çalışıyorum tabi. Ama alıp da kullanmaya kıyamayanlardan değilim, aldığımı mutlaka kullanmak isterim... Aramızda kalsın...eşim bana sürpriz yapıp elinde çiçekle gelmesindense kırtasiyeden bişeyler alıp gelse daha memnun eder..:)) Hayır abartma tozu katmadım bu doğru...:) Çünkü ben çiçeği saksıda veya bahçede, toprağında severim..:) 

Renkleri nerde olsa bulurum..beni çekerler kendilerine... Üniversite yıllığına bile ''Sınıfın En Renklisi'' yazılan biriyim.. Ama en çok sevdiğim renk 'MOR'.. Renkler hayatımdan hiç eksik olmasın...   
Şimdilik Bu Kadar... Devamı gelecek...